TAŞ MEDRESE

Türkiye AFYON 12. Yüzyıl

YUSUF BİN YAKUP MEDRESESİOlarak da bilinir.
Özellikler

İlçe merkezindedir. Kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine inşa edilmiş açık avlulu, iki eyvanlı ve tek katlı bir yapıdır; hâlihazırda cami olarak kullanılmaktadır.

Medresenin düzgün kesme taş kaplamalı kuzey cephesinin ortasında ve cepheyle hemyüz olarak beden duvarını aşan dikdörtgen prizmal bir kütle halinde tasarlanmış taçkapısı, üzerine bitkisel ve geometrik bezemelerin işlendiği genişlik ve profilleri farklı silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten çerçeve içine alınmıştır. Taçkapı nişi, köşelerde, mukarnaslı başlıklara sahip silindirik birer sütunce üzerinde yükselen altı sıra mukarnaslı kavsarayla örtülüdür. Kavsaranın merkezindeki taşın üzerine, sol yana yürür vaziyette işlenmiş bir arslan ya da pars kabartması işlenmiştir; başı geriye dönük ve sağ ön pençesi yukarıya kalkık figürün kuyruğu, sağrısı üzerinden geriye kıvrılarak başının üzerinde bir rûmî motifi halinde nihayetlenmektedir. Kavsara köşelikleri, sekiz kollu yıldızlardan oluşan sonsuz karakterli geometrik bir kompozisyonla kaplanmıştır. Kavsarayı üstten sınırlandıran kitâbe bloğunun üzerindeki alınlıkta, ortada geometrik bezemeli bir rozet ile iki yanına simetrik olarak yerleştirilmiş geometrik bezemeli birer kabara yer alır. Taçkapı nişinin yan yüzlerinde, üç sıra mukarnas kavsaralı birer mihrabiye yer alır; zeminden yükseltilmiş olan mihrabiyelerin alt bölümleri, oturmak için profilli birer kaide halinde tasarlanmıştır.

Taçkapının basık kemerli kapı açıklığından, sivri beşik tonozla örtülü giriş eyvanına dahil olunur; eyvanın doğu ve batı duvarlarına bitişik olarak aynı ebatta sivri beşik tonozla örtülü birer oda yer alır. Giriş eyvanının orta avluya açılan sivri kemer gözünün alnını çevreleyen lotus ve palmet dizilerinden oluşan silme üzerinde, lotusların turkuaz renkli çini mozaiklerden, palmetlerin ise tuğla mozaiklerle oluşturulması, Selçuklu sanatı için üniktir. Çini ve tuğla mozaiğin birlikte kullanıldığı benzer bir uygulama, kemerin karnı ile kemeri dıştan çevreleyen ince silme üzerinde de dikkati çeker. Kezâ, kemerin köşeliklerini kaplayan, araları alçı derzli turkuaz çini mozaiklerle oluşturulmuş dalgalı eğri kompozisyonu da Selçuklu sanat ortamında sık rastlanmayan bir uygulamadır.

Giriş eyvanıyla ulaşılan kare planlı avlu, köşelere yerleştirilmiş üçgen pandantiflerle geçilen bir kubbeyle örtülüdür. Geçiş elemanları, turkuaz ve patlıcan moru sırlı çini mozaiklerle oluşturulan geometrik kompozisyonlarla kaplanmıştır. Avluyu örten kubbenin eteğindeki, alttan ve üstten turkuaz renkli çini mozaiklerle sınırlandırılmış ve içine patlıcan moru sırlı çini mozaiklerle kıvrım dalların işlendiği birer dar silmeyle çevrelenen geniş yüzeyde de örgülü kûfîden geliştirilmiş turkuaz ve patlıcan moru sırlı çini mozaiklerle girift bir geometrik kompozisyon yer almaktadır. Kubbenin iç yüzü de, turkuaz ve patlıcan moru renkli sırlı tuğlalarla zikzak ve eşkenar dörtgen şekilli geometrik bezemelerle kaplanmıştır.

Kubbeli orta avluyu doğu ve batı kanatlarından sınırlandıran ve sivri beşik tonozla örtülü mütemâdî birer oda halinde kuzey-güney yönünde uzanan iki mekânın da, orta avluya açılan dörder kapı dolayısıyla, geçmişte karşılıklı dörder oda halinde bölüntülü olduğu iddia edilmiştir. Avlunun kuzey-batı köşesindeki mekânın içinden geçilerek, kuzey-batı duvarına bitişik beş basamaklı ve ara sahanlıklı bir merdiven vasıtasıyla basık kemerli bir kapıdan medresenin kuzey-batı köşesine bitişik olarak inşa edilmiş türbe mekânına dahil olunmaktadır. Kare planlı mekânı örten ve üçgen kuşağıyla geçilen kubbenin iç yüzündeki turkuaz sırlı tuğlalar hayli harap olmuş durumdadır; hâlihazırda yeri boş olan kubbe göbeğinde, geçmişte, çini mozaiklerle oluşturulmuş dairesel bir levhanın bulunduğu iddia edilebilir. Mekânın kıvle duvarındaki nişin, vaktiyle mihrap olarak işlev görmüş olması muhtemeldir.

Türbenin kuzey duvarında, ön cepheye açılan ve üç sıra mukarnaslı alınlıklara sahip dikdörtgen formlu iki pencere yer alır. Pencereleri, yanlardan ve üstten çevreleyen silme üzerindeki geometrik kompozisyonların, pencere pervazlarının alt bölümünde ve aynı seviyede kesilmiş olmaları dikkat çekicidir; her iki pencereyi düşey eksende birbirinden ayıran geometrik bezemenin de, alt bölümde işlenmeye başlandığı, fakat tamamlanmadığı anlaşılmaktadır. Türbenin alt katına, üst kat merdiveninin sahanlığı altına yerleştirilmiş beş basamaklı taş merdivenle inilmektedir; basık kemerli bir kapı vasıtasıyla dahil olunan kare planlı mekân, yıldız tonozla örtülüdür. Mekânın batı cephesinde ve tonoz eteğine açılmış bir mazgal pencere bulunmaktadır.

Orta avlunun güney kanadı, kuzey-güney yönünde uzanan ve avluya sivri kemer gözüyle açılan sivri beşik tonoz örtülü bir ana eyvan ile eyvana doğu ve batı kanatlarından bitişik kare planlı ve tuğla örgülü birer üçgen kuşağıyla geçilen kubbeli iki odadan ibârettir. Avluya açılan sivri kemerin alnı ve karnı, turkuaz ve patlıcan moru sırlı çini mozaiklerle oluşturulmuş girift geometrik kompozisyonlarla kaplanmıştır.

Eyvanın kıble duvarının ortasındaki çinili mihrap, Selçuklu çağının en özgün yaratmalarından biri olarak ünik bir uygulamaya sahiptir; mihrap nişini yanlardan ve üstten kuşatan dış bordür üzerinde, turkuaz ve patlıcan moru sırlı çini mozaiklerden, sekiz köşeli yıldız ile düğüm motiflerinin münavebeli olarak dizilmesiyle oluşturulmuş ilgi çekici bir bezeme yer almaktadır. Turkuaz sırlı çini mozaikler kullanılarak oluşturulmuş eşkenar dörtgen şekilli bölmelerin içlerine, dörtgeni meydana getiren şeritleri altlı-üstlü katedecek şekilde patlıcan moru sırlı çini mozaiklerden dört ilmekli birer düğüm motifi yerleştirilmiştir. Selçuklu çağında ilk kez görülen bu düğümün, Bizans orijinli bir desen olduğuna şüphe yoktur; bu husus, medreseye, hâlihazırda kuzey-doğu köşesinden bitişik çeşmenin ayna taşında kullanılmış ve Bizans çağına âit devşirme bir mermer yapı elemanı üzerindeki bezemeden de rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Mihrap nişini çevreleyen bordürdeki sekiz köşeli yıldızların içlerinde, “Allah” ve “Ali” lâfzı ile “Tâlib”, “Kaf” ve “Bâlin” gibi ibâreler okunmakla birlikte, bordür üzerindeki diğer çini bezemeler tamamiyle tahrip olduğu için anlamlı bir bütünlük oluşturulamamaktadır.

Mihrap nişinin üstünde turkuaz ve patlıcan moru sırlı çini mozaiklerden kûfî yazılı bir alınlık bulunmaktaysa da, hayli tahrip olmuş durumdadır.

Taçkapısının mukarnaslı kavsarası üzerinde yer alan beyaz mermerden iki satırlık kitâbesine göre, medrese, Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında Ebû’l-mücâhid Yusuf bin Yakûb tarafından 1279/80 yılında inşa ettirilmiştir. Taçkapı nişini örten mukarnaslı kavsaranın alt sırasında, iki ayrı taş bloğuna işlenmiş sülüs hatlı kitâbeden, medresenin mimarının Oğulbeg bin Muhammed olduğu anlaşılmaktadır.

Konum
Türkiye
AFYON
Fotoğraflar