Türkiye ELAZIĞ 12. Yüzyıl
1156/57
Kendi adıyla bilinen mahallede ve Nizâmettin Caddesi üzerindedir. Mahallinde “Cami-i Kebîr”, “Cami-i Muazzam”, “Cami-i Azam” ve “Eğri Minareli Cami” diye de anılmakta olup, bazı yayınlara bu adlarla da geçmiştir.
Harput Kalesi’nin kuzey-batısındaki düzlükte ve kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine inşa edilmiştir; beden duvarları, kaba yonu ve moloz taş örgülüdür. Hâlihazırda, doğu, batı ve güney duvarlarında birer kapı bulunmaktadır. Güney cephesinin doğu köşesine yakın kapısı, söveleri ve sivri kemeri tuğla örgülü derinliği az bir niş şeklinde düzenlenmiş olup, nişin içine yerleştirilmiş kesme taş örgülü dikdörtgen açıklıktan ibârettir; hâlihazırda üç basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Aynı cephenin takriben ortasında ve cepheden taşan, yarım daire planlı ve üstte yarı küresel bir kütle olarak nihayetlenen tuğla örgülü mihrap çıkması dikkati çeker.
Batı cephesinin kuzey kanadına yakın sivri kemerli bir niş içinde, gerisindeki tuğla minarenin kesme taş örgülü kaidesinin batı cephesi yer almaktadır; kesme taş örgü arasında, yatay düzlemde tuğlaların farklı istiflenmesiyle oluşturulmuş geometrik kompozisyonlar yer alır.
Caminin iç mekânından ve kuzey cephesine açılmış bir kapıyla çıkılan minaresi, düzgün kesme taş örgülü kare prizmal bir kaide ile muhtemelen onarımlar sırasında yapılmış moloz taş örgülü bir bilezik ve onikigen prizmal bir pabuç üzerinde yükselen tuğladan silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Onikigen prizmal pabucun dikdörtgen yüzlerinin, tuğladan ve sivri kemerli sağır nişler halinde tasarlandığı ve tuğlaların farklı istiflenmesiyle oluşturulmuş geometrik kompozisyonlar içerdiği belli olmaktaysa da, hayli tahrip olmuşlardır. Benzer bir tesbit, minare gövdesi için de yapılabilir; gövde üzerinde tuğlaların farklı istiflenmesiyle oluşturulmuş geometrik düzenlemeler yapıldığı gibi, tuğla mozaiklerle oluşturulmuş zengin bir bezemenin de bulunduğu anlaşılmakla birlikte, zamanla hayli tahrip olmuşlardır. Minarenin şerefe, petek ve külâhı sonradan ilâve olunmuştur.
Caminin ibâdet mekânı, güney kanadında ve doğu-batı yönünde uzanan sivri beşik tonozla örtülü iki sahın ile ortasındaki açık avlu etrafında kümelenen yarı-açık mekânlardan oluşan bir düzenlemeye sahiptir. İbâdet mekânının güney kanattaki sahnı, doğu-batı yönünde uzanan bir duvarla avlu ve etrafındaki yarı-açık mekânlardan yalıtılmıştır. Duvarın batı kanadında, yarım daire planlı ve istiridye kabuğu formunda kavsarasıyla alçı bir mihrap nişi bulunur. Baskı tekniğiyle oluşturulmuş geometrik bezemeli silmelerle yanlardan ve üstten kuşatılarak dikdörtgen çerçeve içine alınmış olan mihrabı, üstten, iki sıralı bir mukarnas kuşağı sınırlandırır.
Caminin güney kanadını oluşturan harim bölümü, dikdörtgen planlı ve kesme taş kaideler üzerine oturan tuğla örgülü sivri kemerlerle mihraba paralel ve sivri beşik tonozla örtülü iki sahna taksim edilmiş; mihrap önündeki kare alan bir maksûre kubbesiyle, sivri kemer gözü halinde kuzey yönüne açılan dikdörtgen alan da, mihrapla aynı aks üzerinde aynalı tonozla örtülmüştür. Kıble duvarındaki mihrap, yuvarlak kemerli ve yarı dairesel bir nişten ibârettir.
Kuzey-güney yönünde uzanan orta avlu, çevresi yarı-açık mekânlarla çevrili merkezî bir açık alandır; güney kanadında sivri beşik tonozla örtülü ve doğu-batı yönünde uzanan mütemâdî bir sahın yer alır. Sahnın güney kanadı, dikdörtgen planlı ayaklara oturan sivri kemerlerle bir revak düzeni halinde avluyla irtibatlandırılmıştır. Avlunun batı kanadı, kuzey-güney yönünde uzanan sivri beşik tonozlarla örtülü ve kemer ayaklarıyla bölüntülü çift sıra revak tasarımı halindedir. Minarenin yer aldığı kuzey kanadında da, doğu-batı yönünde uzanan sivri beşik tonozlarla örtülü ve kemer ayaklarıyla bölüntülü çift sıra revaktan oluşan benzer bir uygulama dikkati çeker. Avlunun doğu kanadındaki sivri beşik tonozla örtülü yarı-açık mekânın gerisinde, caminin doğu cephesi boyunca uzanan sivri beşik tonozla örtülü mütemâdî bir galeri uzanmaktadır.
Caminin inşa kitâbesi yoktur; avlunun kuzey kanadında, kemer ayağının üzerinde ve sivri kemer gözleri arasında duvardaki bir nişe gömülü onbir satırlık Arapça vergi kitâbesi, Artuklu Sultanı Kara Arslan bin Davud bin Sökmen bin Artuk’a âittir ve 1156/57 yılını vermektedir.
Diğer taraftan, 1942 yılında Harput’ta Sâre Hatun Camii’nde görülüp bu adla tanıtıldığı için Sâre Hatun Camii minberi olarak bilinen abanoz minberin de, Ulu Cami’ye âidiyeti kanıtlanmıştır. Minberin süpürgeliğinde, ustasının Ebu Sâid bin İsmail el-Kazvinî ve çift kanatlı kapının sol kanadının altında da yazılarını yazan usta olarak ketebe El-Sâ’d Ali ebû’l-Bahâ adı okunabilmektedir.
Minberin sağ kanadındaki korkuluğun alt bölümünde, eserin Emîr Hüsâmüddîn Hizerb tarafından yaptırıldığı ve adı geçen zâtın da Mardin Artukluları’ndan II. İlgâzi’nin oğlu ve 1184-1200 yılları arasında Artuklu tahtında bulunan II. Hüsâmüddîn Yavlak Arslan olduğu iddia edilmiştir. Minberde adları yazılı Çubukoğlu Kiya Ali ve Sâdüddîn oğlu Kutlug’un Harput’ta görevli beylerden olduğu düşünülür.
Diğer taraftan, minberin sol yanında ve merdivenin üst korkuluğu üzerinde “Cedîd hâze’l imâret’ü-l mescidü’l-cami” ibâresinin yazılı olması, Ulu Cami’nin 12. yüzyılın ikinci yarısında tâmir edilerek yenilendiğine atıfta bulunduğu gibi, minber kapısının sol kanadı üzerinde “Bu camiin yanında bir medrese yapıldı” şeklinde tercüme edilebilecek bir ibâreye yer verilmiş olması da dikkat çekicidir.