Türkiye KAYSERİ 13. Yüzyıl
SİVASÎ HATUN CAMİİOlarak da bilinir.
1281/82
Yukarı Develi Câmi-i Kebîr Mahallesi’nde ve Selçuk Sokak’tadır.
Kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir oturum alanına ve eğimli bir arazi üzerine inşa edilmiştir.
Cephe duvarlarında yapı malzemesi ağırlıklı olarak kaba yonu taştır; buna karşılık, taçkapısı, cephe köşeleri, payandalar ve pencereler ile minaresinde düzgün kesme taş kullanılmıştır.
Kuzey-batı cephesi, zemin kotundan belli bir yüksekliğe kadar, cephe boyunca mütemâdî bir kütle halinde uzanan şevli bir istinat duvarıyla sınırlandırılmıştır; cephenin güney ucunda, dikdörtgen bir pencere açıklığı bulunur. Güney-batı cephesinin orta bölümünde mihrap çıkmasını oluşturan dikdörtgen prizmal bir duvar kütlesi ile cephenin güney köşesinde şevli bir payanda ve çatının saçak kornişine yakın bir kotta da küçük bir kuş köşkü yer alır; mihrap çıkmasının yan kanatlarında ise, farklı kotlarda dikdörtgen formlu ikişer pencere açıklığı bulunur. Güney-doğu cephesini oluşturan masif duvar kütlesi üzerine dikdörtgen formlu dört pencere açılmıştır. Cephenin doğu köşesinde, yapıya sonradan eklendiği bilinen tek şerefeli minaresi yükselmektedir.
Caminin kuzey-doğu cephesinin kuzey kanadında, hâlihazırda kapatılmış durumda ve yuvarlak kemerli bir kapı açıklığı bulunmaktadır. Mevcut zemin kotundan hayli yüksekte kalmış kapının “Bey Kapısı” olarak kullanıldığı düşünülmüştür. Cephenin ortasındaki taçkapı, dışa taşan ve çatı kotunu aşan dikdörtgen prizmal bir kütle halinde tasarlanmıştır. Taçkapının çatısına, doğu kanadında ve cephe duvarına bitişik tek kollu ve otuziki basamaklı merdivenle ulaşılan bir köşk minare yerleştirilmiştir; yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan sekizgen planlı yekpâre dört taş ayağın taşıdığı piramidal bir külâhtan ibârettir.
Farklı genişlik ve profillerdeki silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten kuşatılmış durumdaki taçkapı, cepheye açılan sivri bir kemer gözü halinde tasarlanmıştır; tek bezeme unsuru, dıştaki içbükey profilli ikinci silme üzerinde yer alan yarım yıldızlardan oluşan bir geometrik kompozisyondur. Âdeta dar bir eyvan gibi tasarlanmış taçkapı nişi, dış köşelerindeki mukarnaslı başlıklara sahip silindirik iki sütunce üzerine oturan sivri bir kemerle çevrelendiği gibi, kaş kemerli ikinci bir kemerle dıştan da kuşatılmıştır. Taçkapı nişinin yan kanatlarında, karşılıklı olarak, beş kenarlı ve sivri kemerli birer mihrabiye bulunur.
Taçkapının basık kemerli kapı açıklığıyla dahil olunan kare planlı ibâdet mekânı, kuzey-doğu güney-batı yönünde ve paralel dört sıra halinde uzanan kare planlı dörder ayakla beş sahna taksim edilmiş; sahınların üzeri de, sivri beşik tonozlarla örtülmüştür. Mihrap önündeki kare alan, pandantiflerle geçilen bir maksûre kubbesi ile örtülüdür. Mihrap aksında ve orta sahnın kuzey-doğu kanadındaki kare planlı alan, küçültülmüş bir avlu hatırası halinde, üzeri açık olarak tasarlanmıştır.
İbâdet mekânının güney-doğu kanadındaki sahnın kemerlerinden birinin kilit taşında devşirme olarak kullanılmış ve Âl-i İmrân Sûresi 18. Âyetinin başlangıç kısmı yazılı olduğu beyaz mermerden bir kitâbe bloğunun, caminin örtüsünde sonradan yapılan bir onarımla ilişkilendirilmiştir. Benzer bir tesbit, mihrabın güney-doğu kanadında ve duvara gömülü kontrofor üzerinde ortaya çıkartılan kırmızı boyayla yazılmış, fakat okunamayan bir kitâbe için de yapılmıştır.
Kıble duvarının ortasında ve gri andezit taşından yapılmış mihrap, kıble duvarıyla hemyüz olarak tasarlanmış ve derinliği duvar içinde kalan dikdörtgen bir niş olarak tasarlanmıştır. Mihrap, farklı genişlik ve profillerdeki silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten dikdörtgen bir çerçeve içine alınmıştır; silme ve bordürlerin üzeri, geometrik kompozisyonlar, bitkisel motifler ve neshî hatla yazılmış Âl-i İmrân Sûresi 18. Âyetinin tamamı ile 19. Âyetin bir bölümünü içeren yazılarla değerlendirilmiştir. Mihrap nişi, dış köşelerde, gövdeleri burmalı ve akantus başlıklı silindirik birer sütunce üzerine oturan ve sivri bir kuşatma kemeriyle çevrelenen sekiz sıra mukarnas kavsarayla örtülüdür. Mukarnaslı kavsaranın alt sırasında Hâc Sûresi 77. Âyeti, sütunce başlıklarının altında ise Enbiyâ Sûresi 107. Âyeti ile Kalem Sûresi 4. Âyeti yazılıdır.
Kavsarayı çevreleyen sivri kemerin profili, dıştan, çarpıcı plastisitesiyle yüksek kabartma etkisi yaratan palmet ve lotus motifleriyle oluşturulmuş bir taş örgüyle kuşatılarak, kemerin tepe noktasında çifte rûmî ve palmet motifinden oluşan yüksek kabartma bir akroterle nihayetlenmektedir.
Mihrap nişinin alt bölümünde, duvar içine açılmış üç kenarlı ve üç sıra mukarnas kavsaralı bir mihrabiye nişi daha bulunur; nişin yan duvarlarındaki, örgülü madalyonların içine gömülmüş farklı çap ve formlarda çeşitli renkli mermerler özellikle dikkat çekicidir. Mihrabiye nişinin alt bölümünde yer alan zikzak formlu mermer kaplama ve üzerindeki kıvrım dal-şakayık motifleriyle bezeli mermer pano da, belli ki, diğerleri gibi, uzak diyârlardan taşınarak mihraba özenle yerleştirilmiş bezeme unsurlarıdır.
Mihrabın yanındaki ahşap minber yenidir; camiyle birlikte ve 13. yüzyılın sonlarına tarihlenen ceviz ağacından yapılmış ve çakma kündekârî tekniğindeki minberin parçaları, hâlihazırda Ankara Etnografya Müzesi ile Kayseri Müzesi’ndedir.
Caminin taçkapısının alınlığında ve beyaz mermer üzerine sülüs hatla yazılmış Arapça iki satırlık kitâbesinden, caminin, Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Taçkapının basık kemerli kapı açıklığının üzerindeki sülüs hatla yazılmış Arapça dört satırlık diğer bir kitâbede ise, caminin, Nasrullah bin Göcersalân ile câriyesi Sevasti binti Sâ’d tarafından tarafından 1281/82 yılında inşa ettirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Kitâbede câriye olduğu belirtilen Sevasti’nin, Sivasti ya da Seva Sitti diye de okunması mümkündür.
İbâdet mekânının girişinde ve orta sahındaki çeşmenin ayna taşı üzerinde “Hayrat sahibi Osman sene 1117” yazılıdır. Sözkonusu tarihin Milâdi takvimde karşılığı 1705/06 yılıdır.