Türkiye KONYA 13. Yüzyıl
Konya şehir merkezinde kendi adıyla bilinen sokaktadır.
Yapının, geçmişte büyük bir tekkenin mescidi olduğu bilinmektedir; tekkeden günümüze sadece mescit ve mescide bitişik bazı bölümler ulaşabilmiştir.
Mescit, açık ve kapalı iki bölüm ile ibâdet mekânının batı duvarına bitişik beşik tonozlu bir odadan ibarettir.
Konya Çarşısı’nın sıkışık fizikî dokusu dolayısıyla kuzey ve batı cepheleri bitişik nizâmdaki diğer binalarla kapatılmış olan yapı, kendi adıyla bilinen sokağın köşesinde ve hâlihazırda kıble ve doğu cepheleri ile algılanabilir durumdadır. Kesme taş örgülü bir subasman üzerinde tuğla örgülü güney ve doğu cepheleri iki kat yüksekliğinde olup, doğu cephesinde altlı-üstlü iki, kıble cephesinde ise aynı düzende üç pencere açıklığı yer alır. Alt sıradaki pencere açıklıkları düşey dikdörtgen formludur; mermer denizlikleri onarımlar sırasında ilâve olunmuştur. Alt sıra ile aynı düşey eksen üzerine yerleştirilmiş üst sıradaki pencere açıklıkları ise sivri kemerli olup, kemer köşelikleri ve alınlıklarına, turkuaz ve lâcivert renkli çini mozaiklerden oluşan geometrik kompozisyonlar işlenmiştir; çini mozaiklerin pek azının in-situ olduğu, kompozisyonların onarımlar sırasında boyamayla yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mescidin kuzey-doğu köşesindeki yuvarlak kemerli bir kapı açıklığıyla, yazlık mescit olarak da tanımlanan ve revaklı bir kuruluş olarak tasarlanmış kuzey cephesinin bulunduğu alana dahil olunmaktadır. Orta açıklığı daha geniş ve üç bölmeli revak kuruluşunu oluşturan köşeleri mukarnaslı başlıklara sahip silindirik dört taş sütun, birbirlerine ve mescidin kuzey duvarına ahşap gergilerle bağlandığı gibi, mescidin kuzey cephesine sonradan ilâve olunan betonarme çatı da, ortadaki iki sütunun başlığı üzerine örülen düşey birer tuğla ayağa oturtulmuş; bu suretle, mescidin kuzey cephesinde üç bölmeli bir son cemaat mahalli oluşturulmuştur. Sözkonusu mahallin en dikkat çekici mimari elemanı, güney duvarının üzerinde ve yanlardan birer gömme taş sütunun sınırlandırdığı görkemli taş mihraptır. Kademeli bordür ve kaval silmelerin oluşturduğu sivri bir kemerle çevrelenen dikdörtgen planlı mihrap nişi, yanlarda, çift katlı başlıklara sahip silindirik birer sütunce üzerinde yükselen 11 sıra mukarnas kavsaralıdır. Vaktiyle, sivri kemerlerle teşkil olunmuş üç bölmeli ve kubbeli olduğu anlaşılan son cemaat mahalli ile taş sütun ve mihrap gibi donatıların, Osmanlı çağında yapılmış fizikî bir müdahalenin ürünü olduğu iddia edilebilir.
Revakın doğu duvarına bitişik tek kollu ve sahanlıklı taş merdivenle dahil olunan mescit, kare planlı olup, üstte tuğla örgülü bir üçgen kuşağının oluşturduğu onaltıgen kasnağa oturan tuğla kubbe ile örtülüdür. İbâdet mekânının kıble duvarının ortasında, hâlihazırda düşey dikdörtgen bir nişten ibaret mihrap yer alır. Mihrap nişinin alt yarısında, eski mihraba ait ve in-situ olarak geriye kalabilmiş çini mozaik kaplamaları bulunur. İbâdet mekânının duvarları, hâlihazırda alt sıra pencerelerinin lentoları seviyesine kadar turkuaz sırlı altıgen çini levhalarla kaplanmıştır.
İbâdet mekânının batı duvarındaki düz lentolu bir kapı vasıtasıyla dikdörtgen planlı ve beşik tonozlu odaya geçilebildiği gibi, sözkonusu odaya, kuzey cephedeki revakın batı duvarına bitişik tek kollu taş bir merdivenle de ulaşılabilmektedir. Odanın bodrum katı da aynı plan özelliklerine sahip olup, bu kata, güney cephesinin batı köşesinde ve sokağa açılan düşey dikdörtgen formlu bir kapı açıklığı vasıtasıyla dahil olunabilmektedir.
Revakın doğu duvarındaki merdivenin sahanlığı altındaki yuvarlak kemerli bir kapı ve beşik tonozla örtülü dar bir koridor vasıtasıyla, mescidin bodrum katına ulaşılmaktadır; kare planlı ve merkezinde betonarme bir kolonun taşıdığı dört kiriş ve basık tavanlı bir mekândır. Güney duvarının batı kanadında, dış cepheden de izlenebilen sivri kemerli derin bir penceresi vardır.
İnşa kitâbesi bulunmayan yapı, çini mozaik kaplamaları esas alınarak 13. yüzyıla tarihlendirilebilir.