GÖK MEDRESE CAMİİ VE TÜRBESİ

Türkiye AMASYA 13. Yüzyıl

TORUMTAYOlarak da bilinir.
Yapım Yılı

1267

Özellikler

Kendi adıyla bilinen mahallede ve Torumtay Türbesi ile karşılıklı olarak Mustafa Kemal Paşa Caddesi üzerindedir; adını, yapıda kullanılan turkuaz renkli çiniler ve vaktiyle ön tarafından olduğu ileri sürülen medresesinden almıştır. Düzgün kesme, kaba yonu ve moloz taşla inşa edilmiştir.

Kuzey-güney yönünde uzanan eğimli bir arazi üzerine inşa edilen eserin doğu cephesinin kuzey kanadında, yapıya dıştan eklemlenmiş türbe yer almaktadır. Batı kenarıyla camiye bitişik olan türbe, kesme taştan inşa edilmiş dikdörtgen prizmal bir gövde üzerinde caminin çatı kotunu da aşarak yükselen tuğladan sekizgen bir yüksek kasnak üzerine oturtulmuş onaltıgen piramidal bir külâhla örtülüdür. Kuzey cephesi, farklı genişlik ve profillerdeki silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten kuşatılmış dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış sivri kemerli bir niş halinde tasarlanmış; içine dikdörtgen bir pencere yerleştirilmiştir. Doğu ve güney cephelerinde sivri kemerli nişler içine yerleştirilmiş dikdörtgen birer pencere açıklığı daha bulunur.

Türbenin kuzey cephesinde, cami duvarına bitişik olarak yükselen onbir basamaklı taş bir merdivenle çıkılan sivri kemerli bir kapı vasıtasıyla, türbenin çatısına ulaşılmaktadır.

Türbeye, caminin kuzey-doğu köşesine yakın ve sivri kemer gözü halinde ibâdet mekânına açılan bir eyvan vasıtasıyla dahil olunmaktadır. Eyvan tonozu turkuaz renkli sırlı tuğlaların farklı istiflenmesiyle oluşturulmuş geometrik bezemelere sahiptir; tonoz, turkuaz renkli dikdörtgen çini levhalardan oluşan bir şeritle kuşatılmıştır. Eyvanın doğu duvarı ise, patlıcan moru renkli ve kare formlu çini levhaların kuşattığı turkuaz renkli ve kare formlu levha çinilerle kaplanmıştır.

Türbenin kare planlı üst katı üçgen kuşağıyla geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Duvarlarının, belli bir yüksekliğe kadar levha çinilerle kaplı olduğu in-situ olarak kalabilmiş çinilerden de belli olmaktadır. Mekândaki yedi sandukadan bir kısmının da turkuaz çinilerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Türbenin mumyalık katına, üst kat eyvanının altındaki ve dokuz basamakla inilen bir kapıyla dahil olunmaktadır; kare planlı ve sivri beşik tonozla örtülü mekânda, vaktiyle altı mumyanın bulunduğu bilinmektedir.

Yapının kuzey cephesi, merkezinde sivri kemer gözü halinde cepheye açılan bir eyvan ile yan kanatlarındaki birer pencereden ibâret olup, cephenin kuzey-doğu ve kuzey-batı köşelerinde, üst köşeleri pahlanmış kare kaideler üzerinde yükselen silindirik birer köşe kulesi yer alır.

Cephenin yan kanatlarındaki pencereler, üzerlerine geometrik kompozisyonların işlendiği bordürlerle dikdörtgen çerçeveler içine alınmış olup, silindirik sütuncelere oturan yedi sıra mukarnas kavsaralı nişlere yerleştirilmiştir.

Derin bir eyvan olarak tasarlanmış giriş bölümünün güney duvarında ve sivri kemerli bir niş içine yerleştirilmiş basık kemerli bir kapı açıklığından dahil olunan ibâdet mekânı, birbirlerine ve duvarlara bağlanan sivri kemerleri taşıyan sekiz ayak vasıtasıyla kuzey-güney yönünde uzanan üç sahna taksim edilmiş; kemerlerle bölüntülü kare ve dikdörtgen alanların üzerleri de, bazıları elipsoid oniki kubbe ve üç tonozla örtülmüştür. Yan sahınlar üzerinde birer haç tonoz, giriş aksı üzerinde ise bir yıldız tonoz yer alır. Sözkonusu örtülerin formlarındaki farklılıkların, caminin geçirdiği onarımlarla ilişkili olduğu düşünülmüş; giriş eyvanının gerisindeki kubbenin göbeğinde geniş ve dairesel bir açıklığın bulunduğu iddia edilmiştir. Kubbe merkeziyle aynı düşey eksen üzerinde ve zeminde in-situ olarak kalabilmiş izler, geçmişte mekânın bu bölümünde, ortasında tahliye deliği bulunan sekiz köşeli yıldız formunda küçük bir havuzun bulunduğunu ortaya koymaktadır.

İbâdet mekânının kuzey kanadının doğu ve batı köşelerinde, sivri kemer gözleri halinde harime açılan sivri beşik tonozla örtülü birer eyvan yer alır.

Kıble duvarının ortasında ve hâlihazırda üzeri sarı renkli yağlıboya ile boyalı durumdaki alçı mihrabın, 1963 yılındaki onarımlar sırasında yapılmış olması muhtemeldir.

Camiye ait ve bugün Amasya Müzesi’nde sergilenen çakma tekniğinde yapılmış çift kanatlı ahşap kapılarının binisi üzerinde “Amel-i Ebû’l-Selim el-neccar” yazılıdır. Bazı harflerin kırılması dolayısıyla, usta adının Ebû Müslim olarak okunması da mümkündür.

Yapının inşa kitâbesi olmadığı gibi, işlevi de tartışmalıdır. Önceleri bir kilise olduğu ve patrikhanenin bulunduğu araziye inşa edildiği yolundaki iddialar kesinlikle doğrulanamamaktadır. Benzer bir tesbit, yapının zâviyeli bir cami, hattâ bir rasathâne olarak inşa edildiğine ilişkin iddialar için de yapılabilir.

Amasya Valisi Seyfeddîn Torumtay’a ait ve Hicrî 665 yılı Recep ayında tanzim ve tertip olunan vakfiyesinde, yapıdan “Gök Medrese adıyla meşhur medrese” olarak bahsedilir. Milâdi takvimle 1267 yılı Nisan/Mayıs ayına tekâbül eden vakfiye tarihi, yapının inşaatının bu tarihten kısa bir süre önce ve muhtemelen Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında bitirildiği şeklinde yorumlanabilir.

Konum
Türkiye
AMASYA
Fotoğraflar