İran Urumiye
Selçuklu
Yapının güney cephesi meydanlık bir alana baktığı için açık olarak seçilmektedir. Yapının inşasında duvarlarda belirli bir kademeye kadar taş malzemenin kullanıldığı, üst bölümünde ise tuğla örgünün tercih edildiği görülmektedir. Doğu ve bab cephesi, bitişiğindeki yapılar sebebiyle algılanamamaktadır. Güney cephesinde taş örgü sırasının hemen üzerinde başlayan bölümde birbiriyle eşit aralıkta yerleştirilmiş içleri dolu sivri kemerli iki pencere yer almaktadır.
Benzer tarzdaki pencerelerin doğu ve batı cephelerde de olduğu görülmektedir. Yüksek kasnak üzerinde, kasnağın tam ortasına yerleştirilmiş bir sivri kemerli pencere daha bulunmaktadır. Kasnak kademeli olarak yapılmıştır. Taşıyıcı duvarlardan hafifçe dışarı doğru taşırılarak köşeleri pahlı kare bir kasnak şeklinde devam eder. ikinci kademedeki kasnak ise eni daha dar olarak sekizgen planda yapılmıştır. Caminin içine kuzey cepheden girilir. Kuzey cephe önündeki avluya iki sivri kemerli geçiş ile açılmaktadır. Kare planlı ve tek bir kubbeyle örtülü olan harim, taşıyıcı duvar yüzeylerine yerleştirilmiş ikişer pencere ile kasnakta ana yönlerde bulunan birer pencere ile aydınlatılmıştır.
Kubbeye geçişte köşelere mukarnaslı geçiş elemanları yerleştirilmiştir. Yapının içinde pencere sırasının üzerinde bir şerit halinde alçı stuko kitabe kuşağı dolaşmaktadır. Bu kitabe kuşağı üzerinde bitkisel ve rumi motifler bir arada kullanılmıştır. Yapının mihrabı son derece zengin bitkisel süslemeli alçı stuko olarak yapılmıştır. Mihrap İlhanlı döneminde yenilenmiştir. Bu yenilenmeler; alçı kalıplama tekniğinde, bitkisel karakterli süslemelerin yoğun bir şekilde kullanıldığı mihrapta, bordürlerde ve kemer yüzeyindeki yazılarda görülür. Yapının kubbesinin ortasında sekizgen formda yapılmış firuze renkte bir rozet izlenir. Rozet büyük oranda tahrip olduğu için nasıl bir formda olduğu anlaşılamamaktadır.
Yapının bulunduğu yerde 7.yy.'ın ikinci yarısına tarihlenen bir Sasani dönemine ait bir ateşgede olduğu bilinmektedir. Bu yapı daha sonrasında camiye dönüştürülmüştür. Yapı Selçuklu döneminin mimari özelliklerini göstermektedir. Özellikle Sucas Mescid Cuması ve Kazvin Mescinı Haydariyesi ile olan benzerliği sebebiyle aynı döneme tarihlendirilebilir. Selçuklu dönemi öncesinde yapının cami olarak kullanılmasıyla ilgili bazı H.4.yy.a atfedilen bilgiler bulunmaktadır. Caminin mihrabı üzerinde bulunan kitabesine göre H.696 tarihinde Abdülmümin lbni Şerif Şah-ul Naggaş tarafından tamamlanmıştır. ilhanlı dönemi stuko işçiliğinin önemli parçalarından birisidir. Cami daha sonraki dönemlerde ilave ve onarımlara da maruz kalmıştır. H.l 184 yılında Afşar Beyler Beyi Guli Han'ın, sonrasında H. 1250'de yine Afşar Beyler Beyi Necef Guli Han emriyle onarıldığı döneminin kaynaklarında belirtilmektedir. Yapının kubbesinin depremde zarar görmesi üzerine de yine Afşar Beylerinden Yusuf Şuca tarafından H.1287 yılında son bir onarımın daha yapıldığı anlaşılmaktadır.